Kaç Kilo Patates Bir Cep Telefonu Eder?

Bugün 2018 – 2019 öğretim yılının ilk günü. Yaklaşık 18 milyon öğrenci ve 1 milyon öğretmen için öğretim yılı başlıyor.

Akıllarda pek çok soru var. Teog sınavı yapılacak mı? Yaz- kış saati nedeniyle 6-7 yaşındaki çocuklarımızı yine karanlıkta mı okula göndereceğiz, yeni müfredat nasıl olacak, eğitimde fırsat eşitliğini düzeltmek için ne gibi adımlar atılacak vs.

Peki bunların bir cep telefonunun kaç kilo patatese denk geldiği ile ne ilgisi var diyebilirsiniz.

Önce 22 Mart tarihli Anadolu Ajansı kaynaklı bir haberi dikkatinize sunuyorum.

“Antalya Ticaret ve Sanayi Odasının (ATSO) Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) rakamlarından hazırladığı rapora göre, 2017 yılında Türkiye’nin toplam ihracatının kilogram değeri ortalama 1,28 dolar olarak belirlendi. ATSO Başkanı Davut Çetin, “Türkiye’nin ihraç ettiği ürünlerin katma değeri ve teknolojik içeriği halen düşük” değerlendirmesinde bulundu.

Rapora göre, geçen yıl yaklaşık 115,4 milyar kilogram ağırlığında ürün yurt dışına satıldı ve bunun karşılığında yaklaşık 147,3 milyar dolarlık gelir elde edildi.

Sektörel bazda incelendiğinde, kilogram başına en yüksek ihracat değeri, 722,11 dolarla mücevher grubundan elde edildi. Kilogram başı ihracat değeri, savunma ve havacılık sanayisinde 39,72 dolar, hazır giyim ve konfeksiyonda 14,92 dolar, deri ve deri mamullerinde 11,23 dolar, tütünde 7,64 dolar, otomotiv endüstrisinde 6,95 dolar, fındık ve mamullerinde 6,92 dolar oldu.

Ayrıca makine ve aksamlarında kilogram başı ihracat değeri 5,65 dolar, tekstil ve ham maddelerinde 4,40 dolar, iklimlendirme sanayisinde 4,20 dolar, elektrik elektronik ve hizmetlerinde 3,85 dolar, demir ve demir dışı metallerde 3,69 dolar, halıda 3,02 dolar, gemi ve yatta 3,48 dolar olarak belirlendi.

Kilogram değeri olarak en düşük ihracat değeri olan ürün ise 0,14 dolar ile çimento ve toprak ürünlerinde oldu.

1 kilogram bilgisayar 600 dolar

ATSO Başkanı Davut Çetin yaptığı açıklamada, yaklaşık 77 milyar dolar düzeyinde bulunan dış ticaret açığını kapatmanın yolunun katma değerli üretim yapmaktan geçtiğini söyledi.

Türkiye’nin ihraç ettiği ürünlerin katma değeri ve teknolojik içeriğinin halen düşük olduğunu kaydeden Çetin, şöyle konuştu:

“Buna karşılık 1 kilogram bilgisayarı ortalama 600 dolardan, akıllı telefonların kilogramını 2 bin dolardan ithal ediyoruz. Bizim ürettiğimiz ve ihraç ettiğimiz elektrik ve elektronik eşyadan 1 ton ihraç edebilirsek, ancak 1 bilgisayar veya 1 akıllı telefonun ithal giderini karşılayabiliyoruz. İhracatımızda ilk dört faslı otomotiv, makine, elektrikli cihaz ve demir-çelik oluşturmaktadır. Petrolden sonraki başlıca ithalat kalemlerimiz de aynı kalemlerdir. Başka bir deyişle ara malı ithal edip, işlediğimiz için katma değerimiz düşük kalmaktadır. İşte bu nedenle sadece ihracat gelirimizin toplamına bakarak ihracatı değerlendirmek yetmemektedir. ‘Hangi ürünü üretirsek dünya pazarında talebi olur ve satabiliriz?’, ‘Hangi ürünün kilogram fiyatı daha çok döviz getirir?’ gibi konulara da ilgi duymamız gerekiyor. Bunu yalnızca sanayi ürünleri için değil, turizm gibi sektörlerde de ele almamız gerekiyor. Dünya üretim zincirindeki konumumuzu doğru tespit etmek ve başta eğitim sistemi olmak üzere tüm yapısal adımları bu hedef doğrultusunda atmamız büyük önem taşımaktadır.””

ATSO Başkanı sayın Çetin’in verdiği rakamlara bakınca sanki durum biraz daha netleşiyor.

Acaba sene sonu hangi sınav var? müfredat bu sene nasıl? yine geçen yıllarda olduğu gibi bağış adı altında para istenecek mi ya da bizim çocuk doğru okulda mı acaba? gibi belirsiliklerin yerine sormamız gereken başka sorular, çalışmamız gereken başka dersler var gibi.

Bizim ülke olarak belli bir plan dahilinde bazı öncelikli sektörler seçerek bunlara yoğunlaşmamız gerekiyor. Aslında hangi sektörlere yönelmemiz gerektiği de haberin içinde kısmen var.

Pek çok uzman tarafından dile getirilen şu meşhur katma değerli sektörlere gitmemiz lazım. İşte bu noktada önümüze çıkan belki en büyük engel ise, yetişmiş insan kaynağı.

Ülkemizde maalesef ortalama eğitim düzeyi 9. sınıfa denk geliyor. Çocuklarımızı eğitim sistemi içinde tutamıyoruz. Elbette dünya çapında eğitimli çok insanımız var ama Türkiye gibi büyük bir ülke söz konusu olunca bu sayılar yetersiz kalıyor. Üstelik çeşitli nedenlerle bu iyi eğitimli insanları ülkede tutamıyoruz.

O halde zaman geçirmeden hemen gerçek anlamda bir eğitim seferberliği başlatmamız lazım. İlk öğretimden başlayarak, bilimi temel alan sorgulayıcı bir eğitim sistemi. Öncelikle eğiticilerin eğitimini tamamlamamız lazım. Önce çocuklarımızı 21. Yüzyıla hazırlayacak öğretmenlerimizin günümüz teknoloji ve bilim seviyesine çıkartılması gerekiyor.

Pek çok fuar, organizasyon vb. faaliyette bulundum. Standın ya da masanın üzerinde “… Patent” yazdığını gören henüz okul çağında olan çocuklarımızın birer ikişer yanıma gelip “Abi şöyle bir şey bulduk, abi şunu yaptık biz 2 arkadaş, ne yaparız da bunu üretir satarız? Kime gitmek lazım ?” diye sorduklarını bilirim.

Ülkemizde bir şeyler yapmak için çocuk yaştan itibaren büyük bir heves var. Üstelik Türkiye’de yaşayan insanların önemli bir kısmı doğuştan pragmatik bir zeka ile dünyaya geliyorlar.

Tam da bir mucidin taşıması gereken kişilik özelliklerinden birisi bu.

Ama yetmez tabii… Sabırlı olmak, deneyerek ihtimalleri elemek ve gözlem yapmak son derece önemli. Meşhur hikayedir bilirsiniz Edison yüzlerce maddeyi denedikten sonra, Tungsten tel kullanarak başarıya ulaşmıştır.

İşte bu kısım da yani belli bir şekilde fikri bulmak, olgunlaştırmak, denemek, olumsuz ihtimalleri elemek ve sonunda ölçülebilir şekilde, yaptığı şeyi bir kez daha yapabilecek bilgiye sahip olabilme meselesi %99 tarafından doğuştan gelmeyen ve ancak eğitimle edinilen bir düşünce biçimidir.

Tam da bu nedenle uzmanların dünyadaki teknik bilginin minimum %75-80’inin üzerinde yer aldığını söylediği patent kavramına artık yatırım yapma zamanımız geldi hatta geçiyor.

Çin, ABD VE Japonya’nın milyon; Kore, Almanya, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin de 100 binli sayılara ulaştığı noktada Türkiye gibi bir ülkenin 10 bini yabancı, yaklaşık 7 bini Türk toplamda 17 bin civarı başvuru sayısında kalması kabul edilemez.

Kilosu 600 $ olan bilgisayar, 2.000 $ olan cep telefonunu dışardan almak değil, bu topraklarda üretmek istiyorsak; bilimsel eğitim, sorgulayıcı zihinler yaratmak tek gerçek derdimiz olmalı.

Sıfır imkanla ülkesini bağımsız hale getirmiş, devletini kurmuş bir ülkenin vermesi gereken son savaş bilgi ve eğitim cephesindedir. Üstelik rakiplerimiz de oldukça iyi silahlanmış durumdayken kaybedecek bir dakikamız yoktur.

Aksi taktirde petrol, doğalgaz vb. doğal kaynağı sınırlı olan ülkemizde kamyonla patates verip, 2 tane telefon almak bizim için sürdürülebilir bir denge değildir.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Facebook

LinkedId