İhracata Sınai Mülkiyet Penceresinden de Bakın

Herhangi bir şey ürettiğinizi farz edin. İşleriniz de çok şükür iyi ve artık büyüyebileceğinize, yurt dışına açılabileceğinize inanıyorsunuz.

İhracat yapmak istediğiniz pazarı neye göre seçersiniz? Baktığınız kriterler arasında neler yer alır?

Fikir yürütelim. Mesela nüfusa bakarsınız, alım gücünü anlamaya çalışırsınız, varsa sizin ürün ya da hizmeti yapanları bulmaya çalışırsınız, yan sektörler veya ürünse yedek parça imalat durumuna bakarsınız. Gitmek istediğiniz ülkede sizin ürünle bire bir olan bir ürün yoksa benzer olarak ne varmış, ne kadara satılmakta, kaç firma var vb.

Daha teknik düzeyde sizin ürünün GTİP kodları üzerinden bir kısmı ücretli bir kısmı da ücretsiz ihracat veri tabanlarında araştırma yaparsınız, ilgili ülkenin genel ya da sizin ürünle ilgili özel bir vergi politikası damping – antidamping vs. gibi bir durum var mı diye araştırırsınız.

Daha önce gitmediyseniz fuarlara katılır, belki gitmişken de sizin ürünle ilgili varsa bir merkez bölge oraya gitmeyi düşünür, sizin ürünle ilgili olarak gideceğiniz ülkedeki trendleri anlamaya çalışırsınız.

Çok genelde de lojistik durumu, sizin operasyon kaça mal olacak, insan kaynağını nasıl hallederim  vs. gibi durumlar üzerine düşünürsünüz sanırım.

Ama mesela ihracat danışmanlığı yapan pek çok firma gibi! sizin de aklınıza, marka tescil durumu nedir? Benim ürünle ilgili bir tasarım ya da patent tescil durumuna bakayım, belki de alan kapalıdır ya da kapalıysa nasıl etrafından dolaşırız diye düşünmek gelmez herhalde.

Peki bunlara bakmadan tüm diğer şartların süper olduğunu ve sizin de gerekli yatırımı yaparak, ilgili ülkede faaliyete faaliyete geçtiğinizi düşünelim. İşler iyi gidiyor, markanız yavaş yavaş tanınmaya başladı, ürün tutundurma faaliyetlerini başarılı ve pazar payı da almaya başladınız.

Sonra bir gün postacı size bir sabah bir evrak bırakır. Günlük yoğunluk içinde bir türlü fırsat gelmez bakamazsınız. Daha önemli pek çok konu vardır gündemde onlarla ilgilenirsiniz.

Akşam aklınıza gelir ve açarsınız zarfı. İçinde bir ihtarname vardır. Satmakta olduğunuz ürüne ait marka / patent ya da tasarım müvekkilimizin sınai mülkiyet haklarını ihlal etmekte o nedenle şu kadar süre içinde acilen ürününüzde değişiklik yapmanız, aksi taktirde…. Sonucuna varan bazı satırları hızlıca birkaç defa okursunuz.

Birkaç ay içinde de ürünler gümrükte takılmasın diye markayı, ambalajı ya da ihlal ettiğiniz konu bir patente ait detaysa o noktayı değiştirmenizle son bulur.

O ana kadar yaptığınız bütün ambalaj, kalıp varsa reklam, pazarlama vb. daha pek çok kalemdeki masraf, emek ve çalışma çöpe gider.

Ya her şeye sıfırdan başlar ya da ilgili ülkeyi terk edersiniz.

Konuya hızlıca müdahale eder ve vekiliniz ya da avukatınız iyi ise, çok şükür bir de üzerine tazminat ödemediğiniz için dua edersiniz.

Biraz distopik oldu değil mi? İnanması zor gelebilir ama inanın bunlar, ticaret hayatında geçmişte yaşanmış ve halen de yaşanmakta olan konular.

Çok büyük ve kaynağı neredeyse sınırsız uluslararası şirketler bile farklı versiyonlarını yaşıyorlar. Mesela, marka alanında bir pazarlama fiyaskosu örneği vereyim size.

Chevrolet, 80’lerde İspanya’da Nova markasını tescil ederek araçları piyasaya sürüyor. Bir süre sonra bir de bakıyorlar ki, Nova İspanyolca hareket etmemek, durmak anlamı taşıyor. Mesela koca Chevrolet’de markayı tescil ettirirken kimsenin aklına “Ya bu kelimenin yerel dildeki manası nedir acaba?” demek gelmiyor.

İşte bu nedenle, ihracatçılarımızdan ricamız yeni bir pazara girerken ufak bir kaynağı da sınai mülkiyete ayırın. Hedef pazarınıza bir de sınai mülkiyet penceresinden bakın.

Hatta üşenmeyin 11 Eylül tarihinde İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde gerçekleşecek mini MBA programına katılın. Pek çok faklı alandan gelen uzman gibi, genel müdürümüz Tolga Duman’ın vereceği eğitime katılın.

Bekliyoruz efendim..

Detaylar:   https://egem.worldef.net/eihracat-mini-mba/

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Facebook

LinkedId