Şeffaf Maskesiz Çıkmam Abi!

Dünyanın mesela 50 farklı ülkesinde deprem oldu ve 11 milyon insan etkilendi. Evinden barkından oldu, tedavi gördü, korkudan dışarı çıkamadı. 538.000 yazı ile beş yüz otuz sekiz bin kişi ÖLDÜ.

Ya da

Yine dünyanın 50 farklı ülkesine meteorlar düştü 11 milyon insan etkilendi. Evinden barkından oldu, tedavi gördü, korkudan dışarı çıkamadı. 538.000 yazı ile beş yüz otuz sekiz bin kişi ÖLDÜ.

Bu iki örneği gazetede okusanız dehşete düşmez miydiniz?

Biz tam da şu anda içinden geçtiğimiz dönemde bu rakamları önümüze getiren dehşet verici bir durumu yaşıyoruz.

BU rakamlar da uluslar arası kuruluşların edinebildiği resmi rakamlar. Siz bu vefat sayılarına en azından bir 300.000 daha ekleyin. Buna artık gezegeni ilgilendiren bir felaket dememek için sebep yok bizce. Bal gibi felakettir bunun adı.

Bu felaketin ortalarında bir yerde pek çok iletişim kanalında dünyanın bu felaket sonrası çeşitli açılardan başka bir yer olacağını gördünüz, duydunuz okudunuz.

Şimdi bu çapta bir felaketle karşılaşan gezegende, bu felaket nedeniyle ortaya çıkan bazı ürünlerden örnekler vermek istiyoruz.

 

Mesela şeffaf maske olmazsa olmazdı şu anda! Ne dersiniz?

Dünyanın bir kısmında soluk alıp veremediği için boğularak ölen insanlar varken, bir kısmında da bu durumdan nasıl para kazanırız diye çaba harcayan insanlar var. Tabi bu insanların bir kısmı da bu çabalarını sonuçlandırabilmek için, başka bazı insanları olumsuz şartlarda çalışmak zorunda bırakıyor.

Bazı bilinçler de şöyle çalışıyor: (Beğeni ve retweet sayılarına ayrıca dikkat lütfen.)

 

Dengesiz, hadi doğruyu daha net söyleyelim “beslenemedikleri” için karınları şişmiş zavallı çocuklar ve tatlı maskeleri…

Bu gezegenin insanlarının artık bir şeyi anlaması ve bununla ilgili de bir karar vermesi lazım. Anlamamız gereken şey şu: bütün canlılar birbirimize bağlıyız ve cansızlar da bu durumun dengesi için olmazsa olmazdır.

Vermemiz gereken karar da şu: Birimizin imkanları günde yarım öğün, birimizin imkanı da obezite ise, orada denge bozulur ve bundan hepimiz zarar görürüz. Üstelik imkanı olanların kaybedecekleri şeyler de daha çoktur. Denge için önce onların çabalaması lazım.

Peki bütün bunların marka, patent, tasarım, fikri mülkiyet, pazarlama ile ne ilgisi var diyebilirsiniz. Yürekten inanmamız ve anlamamız gereken şey tam olarak da bununla ilgili.

Her şey birbiri ile ilgili.

Ticari ürünleri seri halde yapıp maliyeti düşürmek ve daha da çok kazanmak için tüm sistemi dizayn eden markalar değil mi? Halen dünyada en çok satan 8. araba modelinin Ford’un efsanevi T modeli olduğunu biliyor musunuz? Peki tamamının siyah olduğunu biliyor musunuz? Çünkü otomotivde siyah en kolay ve hızlı uygulanan renkmiş. Dolayısıyla en çok kar bırakanı…

Dünyanın en çok korktuğu Çin – ABD savaşının sebebi, Çinli Huawei’nin 5G patentleri ve teknolojisi değil mi?

İsviçreli bilim adamlarının daha az yan etkisi olan ilçlar tasarlamak varken neden sürekli diş fırçası tasarladıkları değil mi sorunumuz 😊

Yıllarca düşünsek aklımıza gelmeyecek nedenlerden en iyisi bu dendikten sonra, birden bire 3 bıçaklı traş bıçağının aslında dünyanın en iyisi olduğuna inanmak zorunda bırakılmamız ya da dondurma yemek için kızgın kumlardan serin sulara atlamamız gerekmesi değil mi sorunumuz?

Tüketmek zorundayız doğru ama bunu gezegeni tüketmeden yapamaz mıyız? Buna gerçekten inanmamız mı gerekiyor.

Şimdi peş peşe ülkeler tek kullanımlık plastik çatal – bıçak – tabak malzeme üretimini durdurmaya başladı. Plastiğin üretildiği andan itibaren doğal yollardan yok olmasının binlerce yıl sürdüğünün bilinmediğine inanmalı mıyız?

Plastik olmadan hayat olmaz mı mesela? Yoksa gerekli iyileştirmeler maliyeti artırdığı için mi balıklarımız plastik yiyor, kuşlarımızın karnından plastik çıkıyor?

Başka bir dünya mümkün. Tam da sorumlu firma ve markaların birlikte varacakları bir mutabakatla mümkün. Teknolojik gelişmeyi daha çoğu daha ucuza yapmak yerine daha doğal üzerine kurarsak, milyonlarca yıl yaşamak mümkün bu gezegende.

E tüketici diyecekseniz eğer, başka bir yazıda tüketicinin ne kadar bilinçli karar verebildiğini, önüne ne kadar verinin kimin tarafından konulduğunu da konuşalım derim.

 

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Facebook

LinkedId