Marka Olmanın Sırrı Burada. Üstelik Bedava!

Marka neydi?

Teknik olarak bakarsanız; satın aldığımız mal ve hizmetlerin üzerinde bulunan ve üreticisine ait amblem, sembol, isim, logo, cingıl, ambalaj ya da buna benzer öğelerdi.

Sosyolojik açıdan; -en azından mümkün olan mal ve hizmetlerde- bir hayat tarzı önermekti.

Romantik olarak bakarsanız sevgiydi, emekti…

Şakası bir tarafa marka için epeyce tanım var. Marka hakkında pek çok araştırma yapıldı, marka ile pek çok kavram eşleştirildi. Tasarım, estetik, teknoloji, çevre duyarlı, ucuz, lüks vb.

Konumlama yapılmalı dendi, konumlama diye bir şey yoktur dendi. Sadakat yaratmalı dendi, sadakat isteyen köpek alsın dendi. Pek çok şey söylendi marka hakkında.

Kırmızı renkli olanlar çabuk tüketilir, yeşil olanlar çevreci görünür, laci – gri olanlar danışman ve bilgili imajı verir … Bunları kullanın logolarda dendi.

Bakın @pazarlamasyon ‘da yer alan bir haber ne diyor:

“Birleşik Krallık’ta faaliyet gösteren ve ikinci el minibüs ve kamyonet satışı yapan Van Monster adlı şirket, insanların ünlü araba logolarını ne kadar iyi hatırladıklarını öğrenmek istedi ve bunun için farklı yaşlardaki 100 kişiyi (54 kadın ve 46 erkek) bir araya getirerek kendilerinden sadece 10 öge çizmelerini isteyeceğini belirtti.

Deney başladığında, katılımcılar ayrı kabinlere oturtuldular ve kendilerine
üst kısımlarında araba markalarının isimlerinin yer aldığı 10 parça kağıtla birlikte aynı keçeli kalem setleri verildi. Ve tüm katılımcılara 10 araba logosunu çizmeleri için sınırsız zaman verildi.

Katılımcıların yaklaşık olarak %80’i çizimlerde doğru renkleri kullandılar ve logo şekillerinin %80’i doğruydu. Ancak buna rağmen katılımcılar, logolarla ilgili diğer detayları hatırlamakta zorluk çektiler.

Van Monster’ın bu araştırmayla ilgili olarak yaptığı açıklamaya göre, genel olarak çizimlerin sadece %12’si mükemmele yakındı, % 26’sı ise iyi ama mükemmel değildi. Van Monster’ın belirttiğine göre, logo ne kadar basitse, katılımcılar o kadar doğru bir şekilde çizebildiler.

Katılımcıların yaptıkları logo çizimlerin tamamına aşağıdan göz atabilirsiniz.” (Biz 3 tanesini aldık..)

 

Demek ki neymiş; istediğiniz reklamı yapın, istediğiniz kadar büyük billboard kapatın, istediğiniz kadar sosyal medyadan bombardıman yapın tüketicinin aklında kalan şeyler başka.

Duygular ve belki düşünceler kalıyor tüketicinin aklında. Sizin ürünü kullanırken hayatında bir şey değişiyor, mesela kolaylaşıyor mu? Ya da kendi yapmak isteyip de bir türlü yapamadığı bir şeyi marka olarak siz yapabiliyor musunuz? Bunlar kalıyor tüketicinin aklında.

Aksi taktirde parasını verip aldığı, soldan üçüncü rafta ortada duran bir “şey”in ötesine geçemiyor marka.

Galiba iyi marka olmak için hayatın sırrını bulmak, danışmanlara milyonlar ödemek gerekmiyor. Çok basit bir sırrı var işin galiba… Sır basit ama uygulama çok zor ve çok yorucu baştan uyaralım.

İyi marka olmak için, iyi insan olmak lazım.

Başka insanların hayatını kolaylaştırmak, birine ilham olabilmek, her zaman ihtiyacı olanın yanında kalabilmek belki de en önemlisi, tutarlı olabilmek lazım. Bunları yapabildiği için mutlu olabilmek lazım. Önce evin içindekilere bunu yaşatabilmek sonra mahalleye, sonra da tüm dünyaya bunu önerebilmek lazım.

IK uygulamalarından, ambalajına, gelen görüş – şikayetin cevaplanmasından, yapacağın inovasyona, alacağın patentten yapacağın tasarıma kadar “iyi” olmaya çalışmak lazım.

Evet bazen anne, bazen baba, bazen kardeş bazen üst komşu bazen de yürürlükte olan yasalar – teamüller buna isteyerek ya da istemeden engel olacaklar.

Ama dedik ya sır basit, uygulama zor ve yorucu.

Pandemi var, yine zor bir durum. Bir açıdan bazıları için yine bir vurgun zamanı. Ama sözümüz, voliyi vurma peşindekilere değil, kalıcı olma peşindekilere yani marka olmak isteyenlere…

 

 

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Facebook

LinkedId