Patent Bakkal Hesabıyla Bile “Büyüme” Demek…

19/06/2018 Salı günü, Amerikan Patent Ofisi 10.000.000’uncu patent belgesini onayladı.

1790 tarihinde kurucu babalardan biri olan başkan George Washington’ın imzaladığı ilk patentin üzerinden 228 yıl geçti. Ve maalesef bu önemli kilometre taşına imza koymak Trump’a nasip oldu 😊

Kaderin bir cilvesi herhalde.

Her neyse konumuz siyaset değil. Konumuz patent ve tek yumurta ikizi olan teknoloji. Hani bakkal hesabı diyordun o nerde derseniz geliyoruz hemen azzzzzz sonra.

Patentin sevdiğim tanımlarından birini tekrar hatırlatmak istiyorum. Bir kişi ya da kurumun yaptığı icadı kamuoyu ile paylaşması karşılığı kendisine devlet otoritesi tarafından verilen ve belli bir süre koruma sağlandığını gösteren “belge”.

Tabii o belge şişede durduğu gibi durmuyor. Gidiyor ürün oluyor, lisans oluyor, tamamen satılıyor, miras kalıyor, rehin veriliyor… oluyor da oluyor. Hiçbir şey olmazsa başkasına ilham oluyor, kendini çoğaltıyor.

Var olan patentlerin yalnızca %1 – 2 ‘si sıfırdan yapılan icatlara dayanıyor. Kalanı hep başka bir patentin ya da fikrin geliştirilmesi sonucu ortaya çıkıyor.

Özetle bir şekilde ekonomiye karışıyor; evimizde, masamızda arabamızda telefonumuzda ürün oluyor.  Yapan kazanıyor, satan kazanıyor, yapana ya da satana fason çalışan kazanıyor.

Gelelim bakkal hesabı kısmına.

10 milyon patent var ortada. % 30’u ticari olarak bir değer ifade etse 3 milyon patent eder.

Bazı patentlerin milyar dolara el değiştirdiğini biliyoruz.

Ortalama 100.000 patentin x 100.000 dolara el değiştirdiğini düşünsek= 10 milyar dolar

Ortalama 100.000 patentin x 250.000 dolar lisans geliri sağladığını hayal etsek= 25 milyar dolar

3 milyon patentin 1 milyonu ürün ya da hizmete dönüştü diyelim x her birinden 10 bin birim satış olsa = 10 milyar adet satış eder.

Bir parantez açalım. Bu patentlerin içinde bildiğiniz ataştan, araba fren sistemine; dokunmatik ekrandan, MR makinesinin haznesine, tava sapından F-16 savaş uçağının hedefe kitleme özelliğine, kullandığınız herhangi bir ilacın formülüne kadar, – düşünebildiğiniz kadar geniş düşünün – hepsinin satış adet toplamından bahsediyoruz.

10 milyar birim x her satıştan 1.000 dolar katma değer ortaya çıksa= 10 trilyon dolar eder sanki…

Buyurun bakkal hesabı ile patentlerin ekonomiye katma değerini hesapladık ve inanılmaz bir rakam ortaya çıktı.

Sizi temin ederim, asıl rakam bunun yüzlerce hatta binlerce katıdır. Dediğimiz gibi bu bakkal hesabı.

Bunun içine işletmelerin marka değerlerini falan da koyun “parayla alamazsın” diye bir tabir vardır ya işte o çıkıyor ortaya.

Aslında bir tür “teknik açıdan ulaştığımız medeniyetin” kaç para ettiğini falan bulmaya çalışıyoruz bu hesapla. Çünkü uzmanlar, yer yüzünde üretilmiş tüm teknik bilginin %80’inin patent dokümanlarında olduğunu söylüyorlar. Kalanı nerede derseniz; akademik çalışmalar, makaleler, masa üstü oyunlar, tıbbi tedavi türleri ve diğer patent alınamayacak ürün ya da durumlarda. Bir de ticari sırlar var tabii..

Coca Cola’nın formülü, Windows’un kodları vs..

Mesleğimiz adına; Amerika’yı patent açısından kolay ulaşılır ve tercih edilir duruma getirenlere, ABD’li ve ABD’de başvuru yapan mucitlere, ABD patent ofisi personel ve başkanlarına, Edison’a, Tesla’ya, patent sahibi başkan sıfatına haiz efsane başkan Abraham Lincoln’e… kısacası emeği geçen herkese teşekkürler.

Son olarak bizde durum nasıl kısaca ona bakıp konuyu toparlayalım.

Elbette 2 ülkeyi kıyaslamak gibi bir şey değil niyetimiz. Nüfus, ekonomik büyüklük, tarihsel gelişim, hayata bakış, yatırım iklimi, pazarlama bilinci vb. bir sürü etmen arasında büyük fark var. Zaten bizzat bu farkı yaratan şeylerin birinden bahsediyoruz.

Söyleyebileceğimiz tek şey, icat, yenilik, fikir üretme konusunda bizim de yabana atılmayacak bir potansiyelimiz var. Sadece fikirden ürüne – üretime giden yollar tıkalı. Bu yolları finanse edecek yapılar kısıtlı, üniversite – sanayi işbirliği çok verimsiz, buna kanalize edecek insan kaynağımız yetersiz ve belki en önemlisi düşünce biçimimizin değişmesi gerekiyor.

Bir ülke olarak sadece al – sat ticareti yaparak da belki gelişmek değil ama ayakta kalmak mümkün. Ama bizim potansiyelimizdeki bir ülkenin mutlaka bundan fazlasını yapması lazım.

Bize lazım olan iyi bir plan, doğru hedef seçimi ve kararlılık…

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Facebook

LinkedId