İzlersen Bağ, İzlemezsen Dağ Olur

Geçen hafta mesleğimiz adına önemli bir dava sonuçlandı. Avrupa Birliği Adalet Divanı (CJEU) bugün Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi’ne (EUIPO) Nestlé’nin dört parmaklı KitKat şeklinin bir AB ticari markası olarak kaydedilemeyeceğine dair kararını bildirdi.

Bu markaya itiraz eden de bünyesinde Toblerone, Oreo gibi markaları bulunduran Mondelez isimli dünya devi bir firma.

Bizim açımızdan davanın önemi iki büyük firmayı karşı karşıya getirmenin ötesinde yaklaşık 16 yıl sürmüş olmasında.

Biz patent ve marka vekilleri her zaman izlem hizmetimizden söz ederken, “izleme yaptırarak (patent, marka ya da tasarım farketmez) başvuru henüz bülten aşamasında iken gerekli itirazları yaparak engel olabilirsiniz. Böylece yıllar süren ve çok masraflı dava süreçlerinden kaçınabilirsiniz” deriz.

Elbette ki, bu örnekteki firmaların bu tarz hizmetleri kullanmadığını iddia edemeyiz. Mutlaka izleme yapılmıştır buna rağmen bazı ender durumlarda olduğu gibi konu mahkemeye gitmiştir.

Ama bizim vurgulamak istediğimiz kısım şu: öyle bir dosyaya denk gelebilirsiniz ki, dava hakikaten de 16 yıl sürebilir. Ve günün sonunda iki tarafta neden bu kadar uzun, masraflı ve yıpratıcı bir süreç yaşamak zorunda kaldıklarına hayıflanabilir.

Oysa ki, bülten yoluyla başvurular ilan edildiğinde her hak türü için farklı süreler olsa da belli bir süre 3. Kişilerin ve diğer hak sahiplerinin itiraz ve görüşlerinin belirtilebildiği bir dönem vardır. Halk arasında askıda olmak denilen dönem bu dönemdir.

İşte bu dönemde, yaptığınız başvuruyu cüz-i bir miktarı daha gözden çıkartmayıp izlemek yerine kendi haline bırakırsanız başka bir hak sahibi benzerlik iddiasıyla sizin başvurunuzu engelleyebilir. Ya da daha kötüsü sizin var olan marka, patent ya da tasarımınıza benzer bir başvuruyu tescille koruma altına alabilir.

Sonrasında şanslıysanız kısa süre içinde piyasada ürünü görerek ya da birisinin haber vermesi sonucu bu benzer ürünü fark edersiniz. Ama iş işten geçmiştir ve artık sınai mülkiyet hukuku sınırında yapacak bir hamleniz kalmamıştır. Soluğu mahkemede alırsınız.

Neticede yargıya gitmek de yasal bir zemindir. Ve hakkım varsa kullanırım diyebilirsiniz. Doğrudur, ancak herhangi bir vekilden alacağınız izleme hizmetine göre en az 10 kat daha pahalıdır. Hele başvurunuz ve başınıza gelen olay Türkiye dışında gerçekleşiyorsa, epeyce daha fazla para ödemeye hazır olun.

Ve tabii, para önemli bir güç ama her durumda da sonuç vermemektedir. Yani açtığınız davanın % 100 olumlu sonuçlanacağını size hiçbir avukat iddia edemez, ederse de şüpheyle bakın. Evet eliniz çok kuvvetli, bütün deliller sizin taraftan bakıldığında hak sahibi olarak sizi işaret ediyor olabilir ama yine de sonuç garantili dava diye bir şey yoktur.

Örneğin marka izleme nasıl oluyor derseniz; Türkpatent sicil kayıtlarında markanıza benzerlik taşıyan ve faaliyet alanları (sınıflar) açısından markanız ile örtüşen markaları tespit edip gerekli itirazları yaparak reddini sağlamaktır.

Her yıl ortalama 90 – 100 bin markanın yayına çıktığını düşünürsek, işi bu olan ve buna özel bazı yazılım vs destekli araçları olmayan birinin (Örneğin sizin) bu kadar büyük bir kütle içinde yolunu bulması mümkün değildir.

Çok büyük firmalardan canlı yaşanmış bir örnekle girdik konuya ama özetle söylemek istediğimiz, vekiliniz size marka, patent ya da tasarımınıza ait izleme hizmeti de var ve şu şu nedenlerle gerekli diyorsa bir kez daha dinleyin deriz. Büyük ihtimalle hizmet döneminizde bu tarz bir durum yaşamayacaksınız ama, olay olduktan sonra tazmini çok daha pahalı oluyor.

Üstelik yüz yıllar önce atalarımız uyarmış: “Bakarsan Bağ Bakmazsan Dağ” olur.

 

 

 

 

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Facebook

LinkedId