Taklit Aslını Yaşatır(Mı?)

Özellikle iş hayatına ilişkin anonimleşmiş bazı düşünceler ve deyişler vardır siz de bilirsiniz. “Taklitler aslını yaşatır “ da bunların arasında en çok bilinenlerden biridir.

Hatta “Başka yerde şubemiz yoktur” meselesi de buna benzer bir durumdur. Bununla övünmek mi gerekir yoksa, bir türlü büyüyemedik diye üzülmek mi lazım, kafalar karışık olabilir.

Bizim bu hafta değinmek istediğimiz mesele “Taklitler aslını yaşatır “ paradigması. Bunu aklımıza getiren şey de ünlü fast food restoranı KFC’nin bir basılı yayın olduğunu düşündüğümüz yayında yer alan ilanı oldu.

Konuya pazarlama açısından bakıldığında belki %50 – 50 olabilir ya da olmaz öyle şey denilebilir. Pazarlama bakımından da bir ara konuya değiniriz. Ama uzmanlık alanımız olan sınai mülkiyet açısından bakıldığında doğal olarak tüylerimiz diken diken oluyor.

Verdiğimiz tepkiyi doğal karşılamanızı bekliyoruz, çünkü neredeyse ömrümüzün yarısı taklit ya da kötü niyetli marka – patent – tasarım başvurularını sistem dışına çıkartmaya çalışmakla geçti.

Şimdi bir A4 üzerinde bu kadar cüretkar denemeyi görmek, bizi tarifsiz duygulara sokuyor😊

KFC gibi dünya çapında yaygın ve binlerce restoranı olan bir zincirin markasını izlemiyor olması akla yakın gelmiyor bize. Belli ki, KFC’yi gururlandıran bu örnekler tescilsiz başvurular.

Bunlara yapılabilecek işlemler belli. Haksız rekabet konulu ihtarname ve davalarla süreç ilerleyecek.

Peki bu benzer ya da taklit başvurular, bir de kendi ülkelerinin patent ofislerine başvurup NFC, OFC VB. markaları tescille koruma altına almaya kalksalar süreç nasıl gelişecekti? Biraz buna değinelim.

Her ülkenin farklı iç yasal düzenlemeleri olmakla birlikte dünyanın epey geniş bir coğrafyasında marka tescil meselesi, ilk gelen alır prensibi ile işlemektedir. Tabii ki bazı yasal istisnalar (örneğin: Meşhur Marka kavramı) olmakla birlikte, ilk başvuran bir adım öndedir.

Ve yine dünyanın epey geniş bir coğrafyasında marka başvurusu ilgili ülkenin patent ofisi gerekli incelemeyi yaptıktan sonra üçüncü kişilerin itiraz edebilmesi amacıyla belli bir süre yayınlar. İşte bu noktada tescilli marka sahipleri ya da vekilleri bu yayınları izlemeli ve kendi markalarına benzer ya da taklit endişesi taşıdıkları markalara itiraz ederek süreci durdurabilirler.

Yayın aşamasında itiraz ederek bir markanın tesciline engel olmak, o marka tescillendikten sonra dava gibi yöntemlerle tescilini hükümsüz kılmaya göre son derece ucuz ve kolay bir işlemdir.

Her markayı itiraz ederek durdurabilmeniz mümkün değildir ama doğru taleplerle yazılmış ve doğru delillerle desteklenen bir itiraz çok büyük oranda başarıya kavuşmaktadır.

Bu itirazı oluşturmak da bilgi, tecrübe ve pratik gerektirir. Çünkü her ülkenin kendine göre farklı sınai mülkiyet kanun ve uygulamaları vardır. Bu nedenle sıklıkla bir vekille çalışılması gerektiğini söylüyoruz.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Facebook

LinkedId