Bu Hesaba Bahşiş Bırakılmaz!

Genel anlamda bakıldığında 2018 yılı sınai mülkiyet açısından -başvuru sayıları açısından- dramatik düşüşler ya da mucize yükselişler olmayan bir yıl oldu.

Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ve 30 yıllık, 50 yıllık planlar, programlar ya da modeller üzerinde ilerlemeyen ülkelerde, sınai mülkiyet doğal olarak genel ekonomik tabloların ve hayatın olağan akışında meydana gelen dalgalanmalarla direkt olarak bağlantılı ilerler.

2018 yılı da bu konuda bir istisna değildi.

Başvuru sayılarına ilişkin tablolara bakıldığında her 3 hak türünde de ortak noktalar göze çarpıyor.

Haziran ayında yaşanan seçim nedeniyle ortaya çıkması muhtemel belirsizlikler, başvuru sayılarında belli bir düşüşe neden olmuş.

Nitekim ertelenen başvurular geleneksel olarak tatil sezonu klima, dondurma, terlik, turizm gibi sektörlerin öne çıktığı Temmuz ayında belirgin bir artış sağlamış.

Ancak hemen ardından Ağustos ayında ülkemizin yaşadığı kur şoku, başvuru sayılarında tıpkı haziran ayındaki gibi bir düşüşe neden oldu.

Bunun dışında 2018 yılı, KHK’lardan 6769 sayılı SMK’ya değişen kanun ve düzenlemelerin yavaş yavaş  kendi içtihatlarını oluşturduğu bir yıl oldu.

Türk Patent uzmanları da biz vekiller de hak sahipleri de değişen bu mevzuat ve uygulamalara adapte olmaya çalıştık.

Açıkçası marka, temsil ettiği değer ve sahip olması gereken kültürel ve teknolojik altyapı açısından patent kadar grift bir konu olmaması nedeniyle her zaman ülkemiz marka başvuru sayısı konusunda dünyada üst sıralarda yer almıştır. Benzer durum tasarımlar için de geçerlidir.

Patent açısından bakıldığında sıralama anlamında listede aldığımız yer artsa da, patent başvuru ve tescil sayıları konusunda gerçekten olmamız gereken yerden çok çok uzaktayız.

Enteresan bir durum da; ekonomik durumumuz ve göstergelerimiz hakkındaki bazı negatif yorumlara rağmen yurt dışından ülkemize yapılan başvurularda da dramatik bir düşüş söz konusu değil. Belli ki yabancılar bizim ülkemize (en azından ekonomimize) bizden fazla güveniyorlar 🙂

Benim asıl vurgulamak istediğim konu ise, başvuru sayıları ile tescil belgesine hak kazanma sayıları arasındaki fark. Türk vatandaşları ve firmalarının yaptıkları başvuruların neredeyse yarısı tescile kadar ulaşamıyor. Bu pek çok açıdan üzücü.

Bize göre bunun nedenleri arasında birinci sırada; başvuruların bir uzman (mesela bizler gibi bağımsız patent-marka vekilleri ) nezaretinde değil de direkt olarak konuya tam da hakim olmayan hak sahipleri tarafından yapılması.

Çünkü başvurudan önce gerekli araştırmaları yapmak, başvuruyu Türk Patent’in standartlarına göre yapmak, süreci düzenli ve yakından takip etmek, bir itiraz gelirse buna ilişkin savunmaları yapmak; hatta ve hatta kazanılan hak için gerekli ödemenin yapılması ya da belgenin talebi gibi görece basit işlemlerin bile hak sahiplerince düzgün yapılamaması söz konusu.

Özellikle markalar bakımından sınai mülkiyet açısından marka vasfı taşımayan ve bazı ünlü yabancı markaların bire-bir ya da benzer başvurularını halen çokça görmekteyiz.

Keza tasarım konusunda da bildirilmesi gereken görsel malzemenin taşıması gereken özelliklerden uzak oluşu ve başvurulan tasarımın neresinin farklı olduğunun anlatıldığı tarifnamenin yanlış hazırlanması nedeniyle çok sayıda başvurunun sonuca ulaşamadığını görüyoruz.

Bunlar işin başvuru ve tescil kısımları. Bir de bu hakların ticarileşmesi konusu var ki; epeydir içimizi yakan ve Marka Danışmanı Güven Borça’nın sloganlaştırdığı haliyle bu topraklardan marka çıkar mı sorusunu halen bize sorduran kısım da bu.

Bir üniversitemizin gururla açıkladığı patentlerinin tamamının bir besin maddesi ile diğer besin maddesinin bir araya getirilerek pişirilmesine ilişkin yöntemden ibaret olması, bu konu aklımıza geldiğinde her zaman yüzümüzü buruşturacak bir detay olarak aklımızda kalacak.

Evet sayısal olarak çokluk, teorik olarak nitelik açısından yüksekliği de getirebilir. Ancak marka söz konusu olduğunda bütünleşik  ve sürekli pazarlama; patent ve tasarım söz konusu olduğunda da süreklilik arz eden Ar-Ge faaliyetleri olmadan sayısal çokluk, bize dünya çapında bir marka ya da buluş getirmeyecektir.

Aşağıdaki tabloda solda yer alan firma isimleri ile hemen sağında bulunan (Üstelik sadece) ABD patent tescil sayıları arasındaki ilişki tam da anlatmaya çalıştığımız şeydir.

Son hatırlatma 2018’de ülkemizde tescili alınan yerli – yabancı! toplam patent sayısı 15.000’i bulmayacak…

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Facebook

LinkedId