Cevap Veriyorum: Patent!

Patent dendiği zaman genellikle insanlar irkiliyor. Konuyu yeterince bilmedikleri için akıllara hep dünyayı değiştiren, belli bir alanda paradigmayı alt üst eden bir şey geliyor.

Oysa başvuru hazırlığından sürecin tamamlanana kadar olan kısmı uzmanlık gerektiren karışık bir süreç olsa da patent aslında teknik sorulara verilen cevaplardan ibarettir.

Bu sorular da insanlar yaşadıkça ortaya çıkan ihtiyaçların değişmesi sonucunda ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar nedeniyle ortaya çıkar.

ABD’nin kurucu babalarından Abraham Lincoln’ün nehirde taşımacılık yapan gemilerin mal yüklemesini kolaylaştıran bir buluşu patentlidir mesela. Bugün, gelişmiş teknoloji sayesinde, artık mal yüklemek son derece kolaydır. Atılacak adım belki vinçlerin mobilize edilmesi ya da operatör gerektirmeden uzaktan kontrolü ya da 1 adım daha ileri gidelim; yapay zekaya sahip vinçlerin gemi yanaşırken yükü hesaplayıp, kızıl ötesi tarayıcılarla içini kontrol edip gümrük beyannamesini malı indirmeden doldurması ve gerekli yerlere göndermesi olabilir.

Pek çok farklı tanım yapılabilse de kabaca patent; Buluş yapmayı özendirmek, yenilikleri ve yaratıcı fikri teşvik etmek, buluşlarla elde edilen teknik çözümlerin sanayide uygulanmasını sağlamak amacıyla; buluşun ya da kullanma hakkının kime ait olduğunu gösteren resmi belgedir.

Dediğimiz gibi ilgili fikrin dünyayı yerinden oynatmasına gerek yoktur. Bu olduğu zaman zaten bambaşka bir şeyden bahsediyor oluruz. Tesla’dan, Edison’dan, Robert Bosch’tan, Alexander Flemming’ten, Hedy Lamarr’dan bahsediyor oluruz.

Önemli olan insana ait teknik bir sorunun tekrar tekrar üretilebilecek şekilde çözümünün olmasıdır. Yeryüzündeki patentlerin %99’u bir önceki patentin üzerinde değişiklik ya da geliştirme ile yeni bir cevap üreten fikirlere verilmiştir.

Bazen yeni bir cevap gereği onlarca yıl sonra, bazen de 1 yıl içinde ortaya çıkabilir. Ve genellikle de gözümüzün önünde olup, kolaylıkla tanıştıktan sonra “ya nasıl oldu da fark etmedik böyle daha iyi/ hızlı/ verimli / güvenli/ ucuz vb. “ dediğimiz durumlar ortaya çıkar.

Geçtiğimiz ay da ülkemizde tam olarak bu tarz bir soruya cevap veren bir girişimci ortaya çıktı.

Kendisi yıllarca ambalaj sektöründe çalışmış, bir süredir de pizza işi yapan bir işletmenin sahibi olan Hasan Tosun.

Hasan Bey’in cevabını verdiği konu da çok ilginç. Bir süre önce gündemi epeyce meşgul etmiş olan bir kuryenin eve teslim etmek için getirdiği pizzanın kutusunu açıp, içine tükürmesi Hasan Bey’in evreka! demesine sebep olmuş.

Biz işin emek, araştırma, çalışma ve geliştirme kısımlarından hoşlanmadığımız için o kısımlarını hızlı sarıp direkt sonuca geçeyim.

Hasan Bey özel bir sistem geliştirip kilitli bir pizza kutusu yapmış ve bununla ilgili bir faydalı model başvurusunda bulunmuş.

İşi bilenler buluşun maddi değerini daha doğru değerlendireceklerdir ancak, Hasan Bey’İn bundan sonraki hayatı daha farklı olacak gibi duruyor. Bir sektör profesyoneli olarak bizler de kendisini içtenlikle kutlarız. Ve umarız pizzanın ticari anlamda ana vatanı ABD’de çok başarılı olur.

Belki hepimizin aklından bir kere geçmiş bir fikri Hasan Bey alıp gerçeğe döndürmüş ve bir soruya cevap vermiş: Bu kapağın sadece tüketicisi tarafından açılması mümkün değil mi?

Böyle bakarsanız sanki patent için yeni bir tanım daha ortaya çıkıyor. Patent, “doğru sorulan bir bir dizi soruya verilen cevap” olabilir mi o tanım da? Siz ne dersiniz?

Anonim için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Facebook

LinkedId