Marka ‘Söz’dür

Aşağıda bir görsel var. Kabaca hikayesi şöyle olsun. Asya’da bir yer muhtemelen Çin… Sabah günlük yevmiyesini çıkartmak üzere işe başlayan taksici, otelin önünden aldığı batılı 2 turisti tapınağa doğru götürürken, şaşkın Alman turistin bir an için yaptığı frenle durması sonucu ona arkadan çarpar.

Ve aşağıdaki görüntü, birkaç saniye içinde binlerce kilometre uzaktaki bana sosyal medya platformları üzerinden ulaşır.

 

Şimdi diyelim ki bu görüntü büyük ihtimalle gerçek değil.

Peki asıl soru geliyor: Bu görüntü gerçek değilse bile sizi şaşırtır mı?

Yani Çin malı arabanın, Alman bisikletine arkadan çarpması sonucu bisiklette çizik yokken arabanın kaportasının göçmesi diyorum… Sizi şaşırtır mı? Mesela yok canım Çin malı araba sağlamdır olur mu öyle şey der misiniz?

Şimdi durumu daha acayip bir hale sokup soruyu tam tersten sorayım: Araba Alman, bisiklet Çin malı desem. Buna inanacak bir kişi bile çıkar mı sizce?

İşte tam olarak budur ülkelerin markalaşma serüveni. Yeryüzünde sizi kızdırmak isteyen birkaç arkadaşınız dışında kimse inanmaz arabanın Alman, bisikletin Çin malı olduğuna.

İstediğiniz kadar patent müracaatı yapın (2016 Çin başvuru sayısı 3,5 milyon civarı!), istediğiniz kadar tasarım okulu kurun, istediğiniz kadar marka satın alın kafalardaki “marka” algısı değişmeden bir adım ileri gidemezsiniz.

Çin ile ticaret yapmış hemen herkes bilir. Çin’de her ne arıyorsanız bütçenize göre kalite bulmanız mümkün. Dünya’nın en ucuz ve uyduruk kalemini de dünyanın en pahalı ve sağlam – kaliteli kalemini de Çin’de bulabilirsiniz. Bütçe meselesi… Yok yoktur Çin’de.

Ama Çin’in asıl üretmesi gereken “marka algısı”dır.

Amacım Çin’i kurtarmak değil. Çok net ve ticaret savaşları nedeniyle de çok güncel olduğu için konuyu Çin’den aldım.

Aslında sözüm kendi ticaret ve sanayi eşrafımıza. Özellikle de düşük kur nedeniyle dış piyasalarda önemli bir avantaj sahibi olan firmalarımıza. Bu görece avantajlı dönemi iyi değerlendirin ve markanıza yatırım yapın. Aldığınız her patent, tasarım, sekreterinizin telefonu cevaplama şekli, maillerinizin formatı, sitenizin kullanıcı dostu olması, termin sürelerinizi tutturmanız vb. ilgisiz görünen her konu aslında direkt olarak markanızla ilgili.

Dış ticareti konu eden kamu otoritesi ve birliklerimiz. İhracatçıların markalaşması konusunda bir plan oluşturalım. Bu iş sadece tek tek firmaların çabası ile olabilecek bir şey değil. Mutlaka kamu otoritesinin yönlendirmesi gerekiyor.

Marka güzel bir logo, cafcaflı reklamlar, üç beş olumlu haberle oluşacak bir algı değildir. Marka bir “söz”dür ve sürekli tutulması gerekir. Tüketicinize hangi sözü verirseniz verin ilişkiniz sürdüğü sürece mutlaka bu sözü tutmanız gerekir.

Belki bir efsanedir ama yine de aktarayım. ABD’de bir ayakkabı mağazası tüketicilerine şöyle bir söz verir. “Ne zaman almış, ne kadar kullanmış olursanız olun. Bizden aldığınız ayakkabıyı değiştirmek isterseniz, aldığınız fiyattan geri alıyoruz.”

Normalde o dükkanda satılmayan bir ayakkabıyı değiştirmek için gelen bir kadına bile mağaza müdürü, siz bu ürünü buradan aldığınızı ve değiştirmek istediğinizi söylüyorsanız biz size güveniyor ve ayakkabınızı değiştiriyoruz.

Mağaza tartışılacak bir söz vermiş ama sözünün arkasında durmakta.

Etrafınıza bir bakın, kullandığınız ya da taktir ettiğiniz markaları şöyle bir düşünün. Size neler söylemişler ve bu sözlerini tutuyorlar mı?

Bu söz bazen düşük fiyattır, bazen sürekli yeni tasarımdır, bazen dayanıklılıktır, bazen prestijdir…

Yıllardır bir sürü kaza haberi okursunuz. Aklınızda kalan Volvo markalı aracın karıştığı ölümlü kaza var mı? Siz hiç yol kenarında kalmış Mercedes gördünüz mü? Bir Marvel filminde sıkıldınız mı hiç? Tatil planı yaparken aklından Paris geçmeyeniniz olmuş mudur? Poşetsiz ya da korumasız Uno ekmek gördünüz mü? Örnekleri uzatmak mümkün..

Bunun belki 10 katı da tersi örnek vermek mümkün. Hafta sonu sosyal medyada dönen bir örnekle bitirelim ve uyarmadan da bırakmayalım. Alibaba ülkemize geldi, Amazon yolda ! Oyunun kuralları değişecek, hazır mıyız?

Editörün Notu: Soldaki koltuğu internetten sipariş eden kullanıcı, kendisine teslim edilen sağdaki koltuk yüzünden durumdan haklı olarak şikayetçi. 

Ama asıl şikayet ettiği, konu hakkında kimseye ulaşamamak ve bu hataya kimsenin sahip çıkmaması… 

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Facebook

LinkedId